tag:blogger.com,1999:blog-52407182062604868642024-03-05T20:11:10.479+03:00Bazen tuzsuz yemek gibiyim.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.comBlogger81125tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-14326570068755842242015-11-15T03:51:00.001+03:002015-11-15T03:52:41.312+03:00<br />
<br />
<i> Sahi, kimdim ben? Adım neydi? Bahsedilecek miydi benden, ben şimdi çekip gitsem? Yoksa hiç bahsedilmez miydi, fark edilmez miydi yokluğum? Gecenin karanlığında vurulsam şimdi, ne kadar üşürdü bedenim?<br /><br /><br /> </i><i>Hep sorular soruyorum kendime... </i><i>Gecenin sessizliğinde soruları soruyorum özellikle. Şş, kimse duymamalı. İçimde bebek büyütür gibi büyütüyorum soruları. Bebek büyüyor ve ben onu yeni sorularla besliyorum. Sancılanıyorum gecenin bir yarısı. İlaçları aldıkça daha çok sancılanıyorum, onun için artık ilaç içmiyorum. Şşşş! En çok bu duyulmamalı anlıyor musun? O bebek yaşamalı, yaşadıkça ben yaşayacağım bunu biliyorum.<br /><br /> <br /> Her gün insanlar görüyorum, hepsi birbirine benziyor. Ben kime benziyorum bilmiyorum. Onlardanmışım gibi davranıyorum ama onlardan değilim anlıyor musun? Yüzler, yüzler çok tanıdık. İsimlerine takılmıyorum. İsimler neden var bilmiyorum. Çırılçıplak doğan bizleri isimlerle, giysilerle donatıyorlar. Sahi... Benim adım neydi? Hayır, hayır, hayır... Reddediyorum verdiğiniz isimleri. Kapımın çalınmasını reddediyorum. Sahteliğinizi reddediyorum. Yalnız değilim, içimde bebek var. Susmuyor o bebek susmayacak! Onu da sahtelik almayacak. Doğacak, emekleyecek, yürüyecek...<br /><br /><br /> Serbest olacak. Sorular ve sorunlar da serbest olmalı değil mi? Bazen uzaklaşmalı, ardından geri dönmeli ummadık bir zamanda. Hiçbir şeyi büyütme diyorlar nasıl kıyarım ben şimdi bebeğe? Benim karanlık bebeğime... Karanlıkta harekete geçen, tıpkı böcekler gibi rahatsız edici sesler çıkaran ve ışık gelir gelmez kaçışan bebeğime... Hastalığımın kendisi de ilacı da o...<br /><br /><br /> Sahi, ben kimdim? Benden neden vazgeçtiler? Neden terk edildim? Adım neydi? "Hiç" miydi? Ben "hiç" miydim? Belki de değildim. kimdim? Söyle artık, BEN KİMDİM?! Yüzüm çok tanıdık, gözlerim çok yaşlı. BEN KİMDİM?!!!!!<br /><br /> </i>İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-84500223744381488822013-11-25T21:24:00.002+03:002013-11-25T21:24:30.071+03:00Ah be Müjgan...<br /><br />Yanımda olsan da sarılsam sana. Uzun zamandır ağlayamıyorum, belki omuzunda ağlarım. Babamı öldürdüğümden beri ağlayamıyorum. Korkma sakın, mecazlarda ve kalbimde öldürdüm sadece. Elim nefrete ve öfkelere bulandı. Dertlere bulandı... Üstüm başım sigara, dert, acı, yalnızlık şimdi. Kalbim temiz benim be Müjgan, ama hep kırdılar onu. Oyuncak gibi kırdılar. Ateşle oynar gibi oynayıp söndürdüler beni, tükendim. Önce gözlerim tükendi, sonra kalbim. Hiçbir şey hissetmiyorum. Hissetmek istiyorum Müjgan, mümkün mü bu dersin? Belki kalp atışlarımı hissederim ilk, olursa senin sayende. Hayalsin Müjgan, hiç olmayan ablamsın belki. Yada küçük kardeşim. Belki de doğmamış kızımsın. Bırak da huzuru hissedeyim şurada. Eskisi gibi süslü cümleler kuramıyorum, yalandan gülüyorum. Sana bakıp kana kana gülmek istiyorum. Parmak uçlarımın bir anlamı olsun istiyorum. Beraberken bir şarkı duyalım seninle, bizim "mahur beste"miz olsun. Ben de o gün derim belki "O mahur beste çalar, Müjganla ben ağlaşırız" diye.<br /><br />Ah be Müjgan...<br /><br />Adın gibi düşünüyorum kirpiklerini. Adına yakışan kirpikler veriyorum sana hayalimde. Vurucu bakışlar veriyorum. Ama ne olur vurma sen beni. Senin canını yakabilecek insanları vur o bakışlarla. Öldür demiyorum, sen benim gibi katil değilsin. Olamazsın hiç. Sen katil olma, yüreğinde de olsa öldürme hiçbir adam veya kadını. Sen yaşatmaya çalış insanları çiçeklere su verir gibi. İnsanları yaşatmayı da boş ver yada bırak onlar yaşatsın seni. Yaşamayı en çok sen hak ediyorsun. "Bir hayale anlam yüklemek" değil bu. Hayalden de öte olduğunu iddia ediyor beynim. Beynim dedim evet. Kalbim suskun çünkü. Ne yapıyor bilemiyorum içindeki cesetle. Kalakalmış sanki öyle, boynu bükük. Müebbet yemiş de cezasını çeker gibi suskun, kimsesiz, çaresiz...<br /><br />Ah be Müjgan...<br /><br />Seni yaşatacak gibi gözüken insanlara sakın fazla güvenme. Öyle yapacak insan derinden yapar bunu, sessizden yapar. Çok konuşuyorsa biri kork ondan. Kalbiyle konuşan insanlardan zarar gelmez sana. Dillere pelesenk olan cümleleri duyduğun an beni düşün. Söylediklerimi düşün. Ben yandım, sen yanma. Ben yaktım, sen yakma. Umutla bakılmayan şu koduğumun dünyasına her şeye rağmen umutla bak ve kimseyle kendini paylaşma. Ah be Müjgan... Ah be... Sen diğerleri gibi olma, kimseye benzeme. O kirpiklerini yaş ile besleme.<br /><br />Ah be Müjgan... Ah be...İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-67791790686153586602013-07-28T02:47:00.000+03:002014-05-01T20:59:22.015+03:00Ben bu gece fark ettim bendeki seni.<br /><br />Aklımın erdiği günden beri, soğukluğunu hissettiğim ilk günden beri senin sevginin peşindeymişim. İlk kez perdeler yok gözlerimin önünde, olmadığına inandırdığım at gözlükleri hep gözümdeymiş de ben fark etmemişim şimdi kalkan perdelerle birlikte. Benim en sevdiğim şeyler senin içinmiş. Benim her kelimem her sözüm senin içinmiş.<br /><br />Ben bu gece fark ettim bendeki seni.<br /><br />Soranlara "benim için o yok" demiştim seneler evvel, ne büyük yalan söylemişim... Ne budalaymışım... Aklımın erdiği günden beri ben seni yansıtan bir aynaymışım. Umursamazlığım, korkaklığım, yeri geldiğinde saçma cesaretim, çabuk sinirlenmem hepsi sendenmiş. Saçlarım gibi... <br /><br />Ben bu gece fark ettim bendeki seni.<br /><br />Ben senden kaçtım sanmışım ama yanılmışım. Her nefesi birlikte vermişiz geceye. Şimdi uzaksın, çok uzaksın ama benim nefesimle karışıyor nefesin yine bu geceye. Sana yazmışım her yazımı, sana söylemişim her sözümü. Kendimi senden ayrı bilmiştim, "farklıyım" demiştim. Ben senmişim haberim yokmuş.<br /><br />Ben bu gece fark ettim bendeki seni.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-50127169655013682472013-04-22T02:21:00.000+03:002013-04-22T14:57:37.441+03:00Sessizlik...<br />
<br />
Ait geceye...<br />
<br />
Sabah yakın. Güneş doğmaya başlayacak doğudan ve gece olmasına rağmen kapalı olmayan perdelerden ışık girecek içeriye. İki kişi var koltukta. Konuşmuyorlar. Dudakları mühürlü, dudakları yalanlara gebe. Tek gerçek gözlerinden akan ve birbirlerinden sakladıkları göz yaşları. Korkuyor kadın, dizlerini karnına çekmiş, titriyor... Adam bacağını sallıyor sürekli, korkuyor. Gece bitmesin diye yalvarıyor içinden.<br />
<br />
Sessizlik...<br />
<br />
Ait dünyada kalmış yalnızca o iki kişiye...<br />
<br />
Diğer insanlar ölmüş sanki. İçlerindeki bazı şeyler gibi. Umutlar gibi. Daha önce yeryüzünde yaşanmış hiçbir dert onlarınki derdinden önemli olmamış gibi. Korkuyorlar, olanların hiçbir şekilde değişemeyeceğini biliyorlar. Biri bozmalı sessizliği, biri isyan etmeli, biri hıçkırarak ağlamalı sessizce değil! Nefesler sıcakken, onların benliği tamamen o odadan uzaklaşmadan konuşmalı biri.<br />
<br />
Sessizlik...<br />
<br />
Ait çaresizliğe...<br />
<br />
İlk isyan eden o oldu, "adam". "Öldürürüm" dedi ve durakladı. "Senin yaşaman için gerekirse önüme çıkan herkesi öldürürüm. Senden başka gözümdeki herkes zaten ölü. Bir kurşun da ben sıkarım, hepsi bu. Yaşayacaksın. Gitme evimizden." Dudaklarında gebe olan yalan çıkmıştı ortaya "yaşayacaksın". Yaşamayacaktı kadın. Ölüm yakındı, sıcaktı, elleri kadının saçlarındaydı. Sevgiyle gülümsedi kadın, yalan söyleme sırası ondaydı. "Böylesi daha iyi ikimiz için de. Sonuç ne olursa olsun buna tanık olmanı istemiyorum. İyileşirsem geleceğim yanına, lütfen ağlama."<br />
<br />
Sessizlik...<br />
<br />
Bozuldu şimdi yalanlarla...<br />
<br />
İkisi de biliyordu kadının gelemeyeceğini, ikisi de biliyordu umut olmadığını, ikisi de söylüyordu inanmak istediğini. Ölüm gülüyordu... Şarkısını mırıldanıyordu, onlar duyuyordu ama sesi bastırmaya çalışıyorlardı, olmuyordu... Güneş göstermeye başladı kendisini, kadın bacaklarını indirdi yere bastı. Uyuşuk parmakları isyan etti kadının yalan söyleyen dudaklarından daha çok. Ve dedi, "veda vakti." Gözlerini yerden ayıramadı bir süre adam ve "gitme" hecelendi dudaklarından, göz yaşları ona eşlik ederken. "Beni öldürme. Bizi şimdi öldürme."<br />
<br />
Sessizlik...<br />
<br />
Bazı anların en güzel ve şuan işe yaramayan şarkısı...<br />
<br />
Dinlemedi kadın, kalktı ve aldı o çok sevdiği beyaz montu, giydi. Edilecek en kötü vedayı etti, kapı önündeki valizi aldı ve kapattı kapıyı. Adam hiçbir şey yapamadı. Kapının kapanması ile hayali bir silah öldürdü onu. Dünyadaki tüm insanları öldürdüğü gibi. Kadın yürüdü ölüme, adam yürüdü ölüme...<br />
<br />
Sessizlik...<br />
<br />
Şimdi hakim bir ölünün "yaşam" sürdüğü eve...<br />
<br />
-Gerçekten ölünceye dek.<br />
<br />İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-33441969257839341352013-02-15T16:44:00.000+03:002013-02-21T16:53:16.614+03:00Ben seni hep ummadık anlarda hatırlarım sevgili, sen de beni hatırlayacaksın.<br />
<span style="text-align: start;">Belki evleneceksin şimdi beraber olduğun kızla düğününde Kibariye - Tepecikli çalacak ve beni anacaksın. </span><br />
<span style="text-align: start;">Canın mantı çektiğinde mantı yapamayan kızı karın olarak aldığına pişman olacaksın.</span><br />
<span style="text-align: start;">Hazır alır geçiştirirsiniz belki, yada öğreniverir mantı açmayı.</span><br />
<span style="text-align: start;">Şunu unutma, BİM mantısı falan benim mantımın yerini tutmaz sevgili.</span><br />
<span style="text-align: start;">Oyuncak ayıma baktıkça seni hatırlarım ben, senin yüzün belirir onda.</span><br />
<span style="text-align: start;">Sen de barbie bebeklere baktıkça aramızdaki farkı hatırla.</span><br />
<span style="text-align: start;">Ve inanıyorum ki bir gece yatağına yattığında,</span><br />
<span style="text-align: start;">Düşeceğim aklına...</span><br />
<span style="text-align: start;">Olacaksın sen ahan da böyle;</span><br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtfkyvhId_guR5udriJgGINTPU6i-5O-CkHXkqDCCLtWvFMC_UXvr7u_JSg8IXXdn1807GpbrKg6Y6nFGp_MNsperabcS5xWQejhzcvjwOWEdEdf2_-yFaPvQlDyW3ZQIgIPegOH8vxGPS/s1600/mahmut-tuncer_461791.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtfkyvhId_guR5udriJgGINTPU6i-5O-CkHXkqDCCLtWvFMC_UXvr7u_JSg8IXXdn1807GpbrKg6Y6nFGp_MNsperabcS5xWQejhzcvjwOWEdEdf2_-yFaPvQlDyW3ZQIgIPegOH8vxGPS/s1600/mahmut-tuncer_461791.jpg" height="121" width="320" /></a>
<br />
<br />
<br />
Sen beni düşünürken ben de uyuyacağım işte şöyle;<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZhW62yKQCighaGUnf-701y6mCkrs7oKa9xxlRJ_LJ75ns-ylMJYGgC79W1MqP-uTz2xAsM9J6pLLpW1BS47FK0Me5UMsVG-uZna8KRo7-LzQvlJ8vFrfgqkp-Z5shSBbVlU05QK8Kiakn/s1600/uyuyan_bebek.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZhW62yKQCighaGUnf-701y6mCkrs7oKa9xxlRJ_LJ75ns-ylMJYGgC79W1MqP-uTz2xAsM9J6pLLpW1BS47FK0Me5UMsVG-uZna8KRo7-LzQvlJ8vFrfgqkp-Z5shSBbVlU05QK8Kiakn/s1600/uyuyan_bebek.jpg" height="320" width="320" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
<br />Ve inanıyorum ki bir gün karşılacağız seninle BİM'de... Sen uzatacaksın elini hazır mantıya içli içli, ben ise milyöf hamuru alacağım, börek yapmak için sosisli. O an bir ışık belirecek gözlerinin önünde bana döneceksin ve diyeceksin ki "Mantını çok özledim, pişmanım be" Ve ben de sana diyeceğim ki;<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQoGR8BmkFYtejn2CsE8QRJGff9tyWGeYOjCE-UxwtCkKfqr8kKLDMZgUFWVtVyHcLN1amhZJJFFqq9z3nyeWawNidZjej354fqhSuiOXsdA64P4smFE4W9dXWQzK1spCI5prMhfKfqgxq/s1600/bebeek.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQoGR8BmkFYtejn2CsE8QRJGff9tyWGeYOjCE-UxwtCkKfqr8kKLDMZgUFWVtVyHcLN1amhZJJFFqq9z3nyeWawNidZjej354fqhSuiOXsdA64P4smFE4W9dXWQzK1spCI5prMhfKfqgxq/s1600/bebeek.jpg" height="257" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
</div>
İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-15225830055675743822013-01-07T17:09:00.001+03:002013-01-31T15:02:56.683+03:00Dursam da olduğum yerde gidiyor-muşum gibi. Aslında deli gibi korksam da yanımdakilerin gideceğinden korkmuyor-muşum gibi. Çok şey hissetmeme rağmen hissetmiyor-muşum gibi. Tanıyamıyorum kendimi, bilemiyorum. Bazen de her şey tamam-mış gibi ama değil işte. Her şey -mış gibi. Her şey hala eksik. Yeni bir şeyler ekliyorum, bu sefer belki dolar diyorum ama dolmuyor. Küçük bir parça da olsa hep bir açıklık var ve o açıklık müsait acıları almaya, acıları yaşatmaya. Söylenmemiş şeyler var yaşananları anlatmaya. Biri var, birileri var ve uğraşıyorlar canımı yakmaya. Başarıyorlar. Geliyorlar, sevdiriyorlar, bir şeyleri unutturuyorlar, alıştırıyorlar ve gidiyorlar. Değiştiriyorlar. Hiçbir şey kesin değil, hiçbir şey kalıcı değil. Herkesin ve her şeyin tek bir ortak noktası var. Eninde sonunda beni yıkıyorlar.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-54542066572810739592012-12-29T16:20:00.000+03:002012-12-29T16:20:24.808+03:00Bilinmezliklerin arifesindeyim. Gelecek ne getirecek bilmiyorum ama nefes almak istiyorum. Belki de son günlerim hayatta, hiçbir bilgim yok. Ciğerlerimi doya doya hava ile dolduramadan ölmek istemiyorum. Biri oturuyor sanki üzerime ne zaman nefes alacak olsam, boğuyor beni. Hiçbir şey yapamıyorum. Tüm çaresiz insanlar gibi gecenin karanlığında da boğuluyorum, gün içinde boğulduğum yetmezmiş gibi. "İyisin" diyorlar, "iyi olacaksın" diyorlar bana "nasılsın?" demeden. Hiçbir şey bilmeden bana bir şeyleri yapmamın zorunluluğunu gösteriyorlar. Komik... İçten bir "nasılsın"ın yerine zorunluluklar koymaları çok komik. Elbet duydum o soruyu, hatta duyuyorum bazen. Zamanında "nasılsın?" diyenler gitti, kalanlar da gitmeye hazırlanıyor. Nefes alamamak, yalnız kalmak, gelecekten korkmak uykularımı kaçırıyor. Bir de rüyalarım var. Çok sevdiğim rüyalar alemi de artık bana ters davranıyor "uyan" diyor sanki, "uyan, yeter artık. Boğuluyorsun bak!" diyor. Göğüs kafesimde korkularım, pişmanlıklarım, üzüntülerim; damarlarımda eksikliğin zehri var. Kaçış yok... Zehre rağmen nefes almadan ölmek istemiyorum.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-31561977240598505422012-12-28T23:39:00.001+03:002012-12-28T23:39:30.151+03:00Midem bulanıyor. Çocukken söylediğim gibi yalan söylemiyorum şuan, korkularımdan midem bulanıyor. Bir insana uzun zaman sonra güvenebilmek beni korkutuyor ve bu yüzden midem bulanıyor işte. Bunlara kaybetme korkusu da eklenince çocukken yaptığım gibi kaçmak istiyorum korkularımın olmadığı bir yere. Ama yapamıyorum. Bir şeyleri berbat etmemek adına çakılıyorum olduğum yere, pişmanlık duymak istemiyorum. Kalbimi bu kadar iyi görebiliyorken onu yine kutulara kitlemek istemiyorum. Ama dedim ya, bir yandan da korkuyorum. Kalbim şimdi hapsolduğu kutulardan çıkmışken ya kırılırsa diye çok korkuyorum. Terk edilme düşüncesi bile yakıyor beni. İnsanlar o kadar kötü ki... Hiçbir şey düşünmeden çekip gidebiliyorlar bazen, birbirleri ardına sıralayabiliyorlar yalanları. Korkuyorum bir yerlerden bir yalan çıkacak diye, kalbim kırılacak diye, bu da acı ile bitecek diye, yanılacağım diye... Midem bulanıyor.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-11526692520639519762012-12-24T00:33:00.000+03:002012-12-24T00:33:01.965+03:00"Affet beni kızım, affet."9 yaşındaydı Berna. 10 yaşına adım adım ilerliyordu eksik parçalarıyla. Mutsuzluk ve acıyla 6 yaşında tanışmıştı, yani annesi ile babası ayrıldığında... Bir savaş meydanından en büyük hasarla çıkmıştı Berna, her gece ettiği dualar kabul olmamış, küçücük elleriyle sarıldığı hayaller ellerini kanatarak onu bırakmış ve yaralı ellerine "hayal kırıklığı"nı tutuşturmuştu. Aile kavramını hiçbir zaman tam anlamıyla yaşamamış olan küçük kızın yanında artık hayalleri değil de hayal kırıklıkları vardı. İlk kez yaşamıyordu da hayal kırıklığını. Babasının onu sevdiğini sadece 1 sefer hissetmişti ve o zaman tanışmıştı hayal kırıklığıyla. Bir gece uyumamış, bebeğine sarılmışken odasına birisinin girdiğini fark etmiş ve hemen indirmişti göz kapaklarını. Ayakları her zamanki gibi yorganın dışındaydı ve biri öptü o ayakları, nefesini tuttu Berna uyanık olduğu anlaşılmasın diye, ayağına batan sakallardan anladı babası olduğunu. O gece mutluluktan ağlayarak uyudu, "babam beni seviyor" diye. Sonraları her gece bekledi onu odasına gelsin diye ama bir daha eve bile gelmedi babası, işte o zaman küçük kız ilk hayal kırıklığına dedi "merhaba"yı. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Her çalan telefona babamdır belki diyerek koştu ama hiçbir zaman onu bırakıp giden adamın sesini duymadı. Annesine soruyordu babam beni neden aramıyor diye, ağlıyordu. İstediği oyuncak alınmadı diye ağlaması gereken yaşta yoksunluktan, babasızlıktan ağlıyordu. Öldü mü diye soruyordu bazen de, "öldü mü? ne olur söyleyin. babam beni neden aramıyor? neden görmeye gelmiyor?" diye haykırıyordu. Annesi de "yok kızım, babanın işleri var ondan gelemiyor. Aradığında da sen evde olmuyorsun, seni çok özlemiş" diyerek geçiştiriyordu. İnanmıyordu Berna, ama inan-mış gibi yapıyordu. Bir gece odasına giderken annesinin odasından sesler geldiğini duydu Berna, adımları duyulmasın diye parmakuçlarında yürüdü ve dayadı kulağını kapıya. Bağırıyordu annesi, "o senin de kızın, seni özlüyor. Bizim için her şey bittiyse de ona babalık yapmak zorundasın" diyordu. Dondu küçük kız, "istemiyor" dedi yavaşça ve gitti odasına. Yastığının altına sakladığı, her gece dua ederken baktığı aile fotoğrafını çıkardı, ağlayarak yırtmaya başladı. Uykusunda bile "istemiyor" diye sayıkladı. Suskunlaştı Berna, babasını sormamaya başladı, gülmemeye başladı, doğru düzgün yememeye başladı, derslerindeki başarısı düşmeye başladı, kısaca tükenmeye başladı Berna. Tükendi, hem de çok. 3 yılda 10 yaş daha büyüdü sanki ama o kadar eksikti ki... Kar yağmıştı Berna'nın 10.yaş gününde Ankara'ya, her yer bembeyazdı. Ama ne çok sevdiği kar umurundaydı Berna'nın ne doğum günü. Aklı hala 3 yıl öncesinde, o gecedeydi. Hiçbir şeyi unutmamıştı. Doğum günü hafta içine denk geldiği için o gün okuldaydı, arkadaşları sürpriz yapmışlardı ona ama o sevinememişti bile. Son zil de çaldı, dağıldı okul. Okuldan en son Berna çıktı, kapıda da onu gördü. Babasını. Elinde bir paket bekliyordu, Berna'yı görünce sanki hiç onu bırakmamış gibi gülümsedi. Ama öfkeliydi küçük kız, gözlerinden birkaç damla yaş aktı ve ne yapacağını bilemedi. Önce onu bekleyen babasına baktı, sonra da etrafına ve kaçmak için yola atladı Berna. Gelen arabayı fark etmeden atladı yola... Babası hiçbir şey yapamadı bağırmaktan başka. Kanlar içinde yatıyordu 3 yıl önce bırakıp gittiği kızı. Başka bir kadın ve başka bir çocuk için bıraktığı kızı çok sevdiği karların içinde yatıyordu. Kalabalık toplandı hemen, bir süre hareket edememişti ama sonradan koşarak gitti yanına babası. "Yazık çok da küçük, ilk yardım yapmaya çalışan adam öldüğünü söyledi çok yazık" gibi konuşmaları duymadı adam. Sarıldı kızının cansız bedenine ve aktı gözlerinden yaş. Terk ettiği kızı ölmüştü onun yüzünden ve sadece tek bir cümle döküldü adamın dudaklarından "affet beni kızım, affet."İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-79761986256020507672012-12-07T19:28:00.000+03:002012-12-07T19:29:16.627+03:00...<br />
<br />
Tüm kusurlarınla sevdim seni. Tepemizdeki o sırça fanusa rağmen,* o ekşimiş havaya rağmen,** ölümle değil de benimle kucaklaşmayı tercih etmeni sevdim. Daha önce başka kadınlar sevdiğini, başka kadınlar öptüğünü bilerek sevdim seni. Tüm susuşlarını, alaycı ve sahte kahkahalarını sevdim. Tüm yara izlerinle sevdim, korkmadım onlara dokunmaktan. Ellerimin ellerinle birleşmesinden korkmadım. İlk kez cesurdum ben, hala da cesurum. Beni, sen "ben" yaptın. Sana minnettarım. Sana tüm bunları bu şekilde söylemek çok acı. Yağmur başladı şimdi, sağanak... Sen seversin yağmuru, ona teslim olmayı seversin. Ben de sana teslim olmayı sevdim, şimdi de senin sevdiğin gibi yağmura teslim oluyorum işte. Saçlarıma, yüzüme, dudaklarıma çarpıyor damlalar. Sanki sen dokunuyormuşcasına seviniyorum. Senin yaptığın şeyleri yaparak seni hissediyorum. Ben her anımı son görüşmemizmiş gibi yaşadım seninle. Hiç diyemedim ama hiçbir şeyden pişman değilim, merak etme. Her gün ölümden sıyrılıp sarılırdın bana, hiç ummazdım bir gün bana sarılacağın anda ölüme sarılacağını. Şimdi sen toprağın altındasın, ben ise üstünde, hala sırça fanusun içerisindeyim. Bir gün geleceğim yanına ve kucaklayacağım seni. Ölümle birlikte kucaklayacağım seni.<br />
<br />
...<br />
<br />
-kadın'dan son sözlerİremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-36730402247012364862012-12-07T01:27:00.000+03:002012-12-07T01:27:32.817+03:00Dünya değişiyor. Her gün biraz daha fazla. Farkına varmasak da biz de değişiyoruz. Ne bakışlarımız aynı, ne duygularımız. Gülüşlerimizden hiç bahsetmeyeceğim, onların doğallığını çoktan verdik toprağa. Hayal kırıklıklarımızın yanında gömülü. Aslında çoğumuz berbatız ama bir maskenin arkasındayız. Saklanmak öyle kolay ki o maskenin ardında... Ama yaşamak çok zor. Maske ağır. Çoğu insan istiyor ölmeyi, istemeye de devam edecek. Her gece devam edecek düşlerinde uyku haplarını içmeye, düşlerinde kucaklaşacak ölümle. Bir dostla kucaklaşırcasına kucaklaşacak hem de. Düşlerinden uyandığında yapamayacak ama, boş gözlerle yeniden bakacak dünyaya ve dünyayla birlikte değişmeye. Yine takacak maskesini, yitirecek benliğini. Gülüşleri gibi duygularını da kaybedecek, bakışlarını da. Bir gün öyle bir raddeye gelecek ki kaybedecek "son" insanlığını da.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-61393054796737007072012-12-05T16:56:00.001+03:002012-12-05T16:56:32.727+03:00Çılgın Kızın Aşk Şarkısı<div style="margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px;">
Yumuyorum gözlerimi, yıkılıp ölüyor dünya;<br />
Yeniden doğuyor açınca gözlerimi.<br />
(Kafamın içinde yarattım seni galiba.)<br />
<br style="outline: none 0px;" />
Yıldızlar dans ediyor mavilerle, kırmızılarla;<br />
Dörtnala geliyor keyfince karanlık:<br />
Yumuyorum gözlerimi yıkılıp ölüyor dünya.<br />
<br style="outline: none 0px;" />
Beni büyüyle çektin yatağa, bunu düşledim,<br />
Şarkılar söyledin çılgınca, delice öptün.<br />
(Kafamın içinde yarattım seni galiba.)<br />
<br style="outline: none 0px;" />
Tanrı düşüyor gökten, sönüyor cehennem ateşleri;<br />
Çekip gidiyor melekler de, şeytanın adamları da:<br />
Yumuyorum gözlerimi, yıkılıp ölüyor dünya.<br />
<br style="outline: none 0px;" />
Söylediğin gibi dönersin demiştim,<br />
Ama yaşlanıyorum artık, unuttum adını.<br />
(Kafamın içinde yarattım seni galiba.)<br />
<br style="outline: none 0px;" />
Bir fırtına kuşunu sevmeliydim senin yerine;<br />
Bahar gelince gökyüzünü basarlar hiç değilse.<br />
Yumuyorum gözlerimi, yıkılıp ölüyor dünya.<br />
(Kafamın içinde yarattım seni galiba.)</div>
<div style="margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px;">
<em style="margin-top: 0px; outline: none 0px;"><b>Sylvia Plath</b></em><br />
<em style="margin-bottom: 0px; outline: none 0px;">Smith College ‘54</em></div>
<br />İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-88432524543710256782012-10-29T16:10:00.000+03:002012-10-29T16:10:21.140+03:00Yollardayım, ezberliyorum kaldırımlardaki her bir taşı. Yağmur ıslatıyor yanaklarımı, benim akmayan gözyaşlarıma karşılık. Biraz da sarhoşum, sendeliyorum. Arada kahkahalar atıyorum, söylediklerin geliyor çünkü aklıma. Hiç gitmeyeceğim deyişlerin geliyor. Ama bak şimdi gittin, ben ise yollardayım. Yürüyorum boşluğa doğru, içimdeki zehri kusmaya çalışıyorum. İçkileri kendime ilaç eylemeye çalışıyorum. Ama olmuyor, hiçbir şey iyi gelmiyor. Her şey kabus gibi. Gündüzler gündüz değil, geceler gece değil. Çok sevdiğim gün ışığından kaçar oldum, odama giren güneş ışığını yeni bir umut olarak adlandıran ben artık kaçıyorum. Her şeyi 5 saniye önce yaşamışım gibi hatırladığım için hafızama lanet ediyorum. Sızdığım anlarda rüyalarımda tekrar tekrar gidişini görüyorum, çok bunaldım. Kaçıp gitmek istiyorum ama nasıl ederim bilmiyorum. Hiçbir yere ait değilmişim gibi hissediyorum, kendime bile ait değilmişim gibi. Giderken her şeyi yakıp yıktın sanki. Oturduğum ev benim değil, geceleri yatıp uyumaya çalıştığım yatak benim değil, aynada gördüğüm çökmüş yüz bile benim değilmiş gibi. Sen gittin ve her şey tükenmeye, herkes ölmeye başladı. En başta da ben öldüm, en başta da ben...İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-66608384653680451492012-10-28T22:58:00.000+03:002012-10-28T23:01:43.657+03:00<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/6W9IsPkHA5E?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br /><br />Çok uzaksın. Ellerindeki o eski sıcaklık yok, tutamıyorum. Gözlerinin içine bakarak hayat bulamıyorum artık, buna izin vermiyorsun. Artık konuşamıyoruz bile. Sözcükler de öldü aşk gibi. Yan odada olmana rağmen aramızda kilometreler var sanki. Aynı evde yaşayan yabancılara dönüştük. Ne komik değil mi?.. Bir saniye benden ayrı kalamayan sen, hapsediyorsun kendini dört duvara yüzüme bile bakmıyorsun. Bir saniye senden ayrı kalamayan ben şimdi senin yokluğuna alışmaya çalışıyorum. Sana diyemediklerimi satırlara döküyorum. Bir şeylerin değişmesi için yalvarıyorum sürekli Tanrı'ya. Senin uzaklaşmanla kötüleşiyor her şey, elini çektiğin her şey kuruyor. Ben de kuruyorum görmüyorsun, dünden beri ne kadar değiştiğimi fark etmiyorsun. Yarın daha da değişeceğim ve böyle böyle bir gün hiç tanıyamayacağın birine dönüşeceğim. Ve o gün her şey için çok geç olacak. Sen gelsen de tekrar, ben kurumuş olacağım. "Korkma, ben varım" demiştim sana, ben varım sen yoksun. Ne yapacağımı bilemiyorum. Sen yoksun sanki hiç olmamışçasına. Bir rüyayı yaşamışımcasına yoksun. Ne yapacağımı bilemiyorum, sen yoksun...İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-24569538949003675312012-10-26T01:14:00.001+03:002012-10-26T01:14:56.727+03:00Gidiyorsun, ellerin ellerimden kayıp gidiyor. Yakın zamanda geleceğim diyorsun ama "yakın" yakın değil, bunu bilmiyorsun. Bir araba alacak seni ve götürecek uzaklara, yollara kokun yayılacak. Başını bu gece benim omzuma değil de arabanın soğuk koltuğuna koyacaksın. Saçların önüne gelecek ve sinirli bir şekilde düzelteceksin onları, ben bunları kaçıracağım. Geleceğin güne kadar çok şey kaçıracağım, düşüncesi bile acı veriyor. Şimdiden yalvarıyorum Tanrı'ya zaman çabuk geçsin diye... Sen giderken kapatacağım gözlerimi ve benden uzaklaşmanı izlemeyeceğim, özür dilerim sevgilim o kadar dayanıklı değilim. Eve girdiğimde yine şarkılarımızı dinleyeceğim, sen varmışsın gibi oturacağım koltuğumuza. Belki biraz da ağlayacağım, ama kızma bana. Daha önce hiç ayrı kalmadık ki, alışmadım ki yokluğuna. Sen gelene kadar her şey duracak yerli yerinde, geldiğinde her şeyi bıraktığın yerde bul diye. Ben de olacağım bıraktığın yerde, gitmeyeceğim hiçbir yere. Ölüm gelene dek olacağım bıraktığın yerde ve seveceğim seni. Ölüm gelene dek seveceğim seni...İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-1643333153966035792012-10-20T14:40:00.001+03:002012-10-20T14:40:28.146+03:00Çok zor.<br /><br />İnsanların gözlerine bakıp da hiçbir şey yokmuş gibi gülümsemek... "İyiyim, bir şeyim yok" demek. Çok şeyim var oysa. Çok fazla zehir var damarlarımda. Yalnızım ben. Kimse yok yanımda. Kavramlar bomboş. Dolmuyor. O kavramları dolduran kişileri gördükçe daha da artıyor zehir. Daha da öldürüyor beni. Sarılıp ağlayan bir baba kızı gördüğümde ölüyorum, gülen bir baba kızı gördüğümde tekrar ölüyorum. Kıskanıyorum tüm babası yanında olan kız çocuklarını. Benim babam bana hiç içten sarılmadı, beni zehirledi ve bıraktı. Çöp gibi. Yalnız kaldım, korktum herkesten. O beni bıraktıysa kim bırakmazdı ki? Kim sarılırdı bana? Babamla gitti güven duygum, geri geldi şimdi babam ama ne zehir gitti ne güven duygum. Her şey hala çok kötü. Her sarılan baba kızı gördüğümde acıyor içim. Çok şey kaçırdım, çok şey kaybettim. Hala da kaybediyorum. Hala zehirleniyorum. Çokça acı var, dinmiyor. Ne kadar istesem de dinmiyor. Korkuyorum. Birine güvenemeden ölmekten korkuyorum. Birine içten gülümseyemeden ölmekten korkuyorum. Bir baba kıza gülümseyerek bakamamaktan korkuyorum. Çok korkuyorum.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-44076528250774986282012-10-10T16:39:00.000+03:002012-10-10T16:39:18.460+03:00Cam bir fanusa hapsettim kendimi. Herkesi izliyorum, dinliyorum ama onlardan ayrıyım. Ne ben onlara dokunabiliyorum, ne de onlar bana. Birileri dokunsa yarama çare olacak belki ama istemiyorum. Beni duymasınlar diye çıt çıkarmıyorum, çöküyorum bir köşeye dinliyorum. Yalanları, kahkahaları, acıları... Ben nasıl kalabalıktan uzaklaştım diye düşünüyorum. Korkularım yüzünden mi kaçtım? Olabilir. Yada her neyse. Kaçtım işte. Şimdi cam fanusun içindeyim, izliyorum öylece. Hayatı. Doğru düzgün yaşamayı beceremediğim şeyi izliyorum. "Yaşamasaydım tüm yaşadıklarımı ben de kalabalığın içindeki fark edilmeyen seslerden biri olabilir miydim?" diye çok soruyorum kendime. Her seferinde "ben, şimdiki ben olamazdım" ile bitiyor yanıtlarım. Sorulara verilen yanıtların son cümlesi çok basit oluyor genelde ama oraya varana kadar bir sürü şey ölüyor içimde. Bir sürü şey yorgun düşüyor. Kimseyi istemiyorum, kimse de beni istemiyor zaten. Herkesin var bir acısı, boşluğu sadece doldurmak için başkalarına gülümseniyor işte. Ben yapamıyorum, çok yoruldum. Cam fanusun içinde dinleniyorum. Nefesimin oluşturduğu buğu ile yazmaya devam ediyorum, her şeye rağmen hala nefes alıyorum.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-21845828114630939852012-10-01T15:55:00.001+03:002012-10-01T15:55:20.486+03:00Adamdan KadınaYakın gözüksen de ne kadar uzaksın bana... Söylemediğin şeyler var, hissediyorum. "Seviyorum" diyorsun bana, "Seni seviyorum" diyorsun. "Hiç olmadığım kadar dürüstüm" diyorsun ama saklıyorsun bir şeyleri, saklanıyorsun ve unutamıyorsun geçmişi. Unutamadığın kelimelerinden belli, hala geçmişe sarhoşsun sen. Geçmiş günlerin gelmeyeceğini biliyor ve acıyla sarılıyorsun bana. Yakınımdayken uzağım oluyorsun. Ellerim seni arıyor her şeye rağmen, bak işte sana sarhoş olmuşum ben de. Seninle olan geleceğe sarhoş olmuşum. Senin geçmişe olduğun gibi... Yol aynı, sen aynı, bir ben farklıyım. Manzarayı bozuyorum belki. Ama her şeye rağmen buradayım bak, gidemiyorum. Sen gidince ışığı kaybedeceğim için, karanlıktan korktuğum için de değil tüm hücrelerim seni istediği için gidemiyorum. Sana bağlanmışım sanki görünmez bir iple, tutsağın olmuşum. Geçmişte yaşadığın güzellikleri yaşatamam belki sana ama tüm kötülükleri göğüslerim seninle. Sadece ver elini, gidelim. Süslü aşk sözcükleri istemiyorum senden, mutluluk vaatleri istemiyorum, "seni bırakmayacağım"lar istemiyorum. Kötü anlarda bile yanında olacağım diyorum sadece, elini vermen yeterli. Sessizliğin içindeki ses olman yeterli. Vazgeçme. Geçmişten vazgeç demem sana, sönmekte olan ışığından vazgeçme birlikte ayakta tutalım onu, birlikte güzelliğinde sarhoş olalım. Kokun sarhoş etsin beni bırak, elini ver ve başlasın her şey. Ne dersin? Benimle gelir misin?İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-12739194261848756642012-09-26T16:43:00.000+03:002012-09-26T16:43:27.461+03:00Peşimde.<br /><br />Karabasanlar gibi üzerime çöküyor varlığı. Yıllardır peşimde. Kanımı son damlasına kadar emmek isteyen bir vampir misali hayatta kalan son hücrelerimi de öldürmek istiyor. Yıllardır aldıkları yetmiyor gibi rüyalarımda bile beni kovalıyor. Kaçıyorum. Ama nafile. Son nefesimi verdiğimi görmeden beni bırakmamaya ant içmiş gibi.<br /><br />Yoruldum.<br /><br />Ben kaçmaktan yoruldum ama o peşimden gelmekten yorulmadı. Gölgemden daha yakın, peşimde. Attığım her adımda peşimde, ölüm gibi nefesi ensemde. Terk etmeli her yeri, her şeyi, herkesi. Durmamalı bu yerde, son nefesimi vermemeliyim onun ellerinde. Tükendim. Sayamadığım kadar çok yıl devirdim, o hala peşimde. Bana bahşedilen hayatın cezası belki de. Hiç durmadan, yorulmadan geliyor. Her şeyini kaybetmiş bir adamın olaylara sebep olan kişiyi öldürmek istemesi gibi beni öldürmek istiyor, kovalıyor. Terk etmeli, terk etmeli de kaçacak yerim de yok neredeyse. Sona doğru yaklaşıyorum hissediyorum. Ölmektense onun ellerinde, gömerim bedenimi toprağa kendi ellerimle! Ona bahşetmem zaferi, yansımasına izin vermem göz bebeklerine.<br /><br />Peşimde.<br /><br />Son nefesimi vermeyeceğim onun ellerinde... Vermeyeceğim onun ellerinde...İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-67759894795740339242012-09-25T14:57:00.002+03:002012-09-25T14:57:35.580+03:00Ben nasıl böyle oldum?Aklımdaki tek soru bu uzun zamandır. Eskisi gibi gülen, güldüren, herkese bir şeylerin sonunda güzel olacağını anlatan insan değilim artık. Belki insan bile değilim, insanlıktan çıktım belki beni öldüren düşüncelerimle. Kafamdaki makine durmuyor, çalıştıkça ben ölüyorum. Öldükçe her şey saf oluyor hiç olmadığı kadar. Gülmek, sevinmek gibi eylemler içtenliğini yitiriyor. Gülmek artık alışkanlık oluyor, insanlardan korunmak için maske oluyor. Sadece 4 duvar arasında kendim olabildiğim için çıkmıyorum evimden. Kimsenin yüzünü görmek istemiyorum, biliyorum çünkü bana "nasılsın" diye sorduklarında aslında beni merak etmediklerini. Ne kadar kötü değil mi böyle düşünmek... Herkesten kendini soyutlamak, kaçmak. Sahi, ben nasıl böyle oldum? Yaşadıklarım mı beni böyle yaptı? Bilmiyorum. Sadece acıları ve gerçekleri seçebilen gözlerim gittikçe kör oluyor sanki. "O" geliyor ve bağlıyor gözlerimi. Gelişi makinenin daha hızlı çalışmasını sağlıyor, o beni bitiriyor ve ben ona maruz kalıyorum. Nereye kaçabilirim? Cevapları nerede bulabilirim? Makineyi nasıl yok edebilirim? Duygularımı geri kazanabilir miyim? Kalabalığın içerisinde "ben buradayım!" demeden başımı eğip durabilir miyim? Ben insan olabilir miyim? Bilmiyorum. Bu yazamayan ve sürekli düşünen hallerimden korkuyorum. Burası karanlık ve ben ona maruz kalıyorum.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-33281386138416528512012-09-13T21:29:00.001+03:002012-09-13T21:29:17.010+03:00Mektuplar 2Son zamanlarda neden uzaksın bana sevgili? Anlatmadığın, konuşamadığın şeyler var hissediyorum. Kus lütfen içini, mürekkep ile dökülsün zehrin. Senin kötü olman demek, benim kötü olmam demek. Öğrenemedin mi? Yanında olduğumu düşün kendini çıkmazlarda hissettiğinde sevgili. Dizlerime yattığını ve benim senin saçlarınla oynadığımı düşün. Biz'i hatırla sevgili, her zaman sana elimi uzattığımı hatırla. Güldüğün ve ağladığın zaman yüzünde oluşan çizgiler kadar yakınım sana. İlla yalnızlıksa tercihin ben hep buradayım unutma. İstediğin sürece hem hayallerindeyim, hem yanında.<br /><br />Seninle bir akşam vakti izleyelim gökyüzünü, aydınlık sana göre değil bilirim. Hem konuşmamıza da gerek yok, susarak da anlatmıyor muyuz zaten her şeyi, içimizdeki derinliği? Yaz bana sevgili, ne olur yaz. Bir haber et yeter, aklım sende, kalbim sende... Yaz bana sevgili, yaz. Bileyim senin de bizden vazgeçmediğini ve vazgeçmeyeceğini. Kendine iyi bak ve en kısa sürede yaz bana, beni unutma. Uzanan elimi tut, beni unutma. Seni seviyorum, beni unutma. Kendine iyi bak, zor olsa da kendine iyi bak.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-50238258156579704922012-09-06T15:55:00.000+03:002012-09-06T15:55:22.905+03:00Akıl Hastahanesindeki Bir Adamın Güncesi 4Durun! Cenaze var!<br /><br />Bugün ben öldüm. Zihnim bomboş ve hiçbir şey hissetmiyorum. Konuşamıyorum, yazamıyorum. Bu ölmek değil de ne? Kanatlarını oynatmadan uçan bir kuş gibiyim, öylece duruyorum. O kuş nasıl uçuyorsa ben de sadece nefes alıyorum. Bu değil yaşamak, bu olmamalı. Ne korkularım, ne acılarım, ne kederlerim, ne sevinçlerim var. Yalandan bile gülemiyorum! Buraya geldiğimde hiç değilse iyi rol yapıyordum hayata karşı, kendime karşı şimdi elimden senaryoyu aldılar, ben hiçbir şey yapamıyorum! Öldürdüler beni... Cinayet kurbanıyım artık. Katillerim ise doktorlar ve ilaçlar. Yavaş yavaş zehirlediler beni, zehirliyorlar. Üzerimde deneyler yapıyorlar görmüyor musunuz?! Neden biri çıkıp "dur" demiyor, zevk mi alıyorsunuz öldürülüşümü izlemekten?<br /><br />Durun! Cenaze var!<br /><br />Bugün ben öldürüldüm. Yalnızca nefes alma hakkı verdiler bana, ellerim bağlı. Öldürüldüm, tüm düşüncelerim, acılarım, sevinçlerim, kederlerim, korkularım zehirli kanım gibi aktı...İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-12438295236289390592012-09-02T17:11:00.002+03:002012-09-02T17:11:13.101+03:00Hiçbir şey istediğim gibi olmuyor son zamanlarda. Önceleri de olduğu söylenemez. Yine yalnızım, yine kahvemle birlikteyim ve yine eşlik ediyor şarkılar. Ne zaman fazlası olsa, ne zaman tam güzel bir şey olacak gibi olsa mutlaka bi' yerden bir pürüz çıkıyor. Bir telefon geliyor mesela, duyduğum ses beni o an öldürüyor. Bazen de şımarıklık yapıyorum mesela, istediğim ilgiyi göremediğimden saçmalıyorum. Sanki karşımdaki bana ilgi göstermek zorundaymış gibi davranıyorum... Korkularım var çünkü, peşimi bırakmıyorlar. Her korkumun da bir adı var. Sıfatı değil... Ve bu durumda beni daha çok korkutuyorlar. Korkularımı biraz bastırabilsem bile bu sefer de düşünceler bırakmıyor peşimi, hep boğazımda düğüm oluyorlar, beynimi kemiriyorlar... Sadece bir ses duymuyorum ben, milyonlarca ses var beynimin içerisinde. Ağlayan kadınlar, gülen çocuklar, çaresiz adamlar, unutulmuş yaşlılar hepsi beynimde ve susmuyorlar. İlaçlar içiyorum sussunlar diye, bazen işe yarıyor ama bu sefer yalnız kendimi duyuyorum ve korkuyorum. Yeni isimler çıkıyor ortaya, yeni düğümler oluşuyor boğazımda. Her insan gibi bazı şeyleri kendime itiraf etmekten korkuyorum. Anı yaşayamıyorum, mükemmel bir gün geçirsem ertesi gün "o günün acısı ne zaman çıkar ki?" diye düşünüp hesaplar yapıyorum. Uzun lafın kısası; ben toparlanamıyorum.İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-54573731759587281412012-09-01T17:49:00.000+03:002012-09-01T17:52:05.254+03:00<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/XDPCXzKkzzM?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br /><br />Beklemek... Keşke üzerine tonlarca şey yazılmış ve yazılmakta olan bir fiil olsaydı sadece. Ama değil, hiçbir zaman da olmadı. Bir çocuğun, istediği oyuncağın alınmasını beklediği gibi bekliyoruz bazı şeyleri. Beklemek umut demek, beklemek hayata dayanmak için neden demek, beklemek bazen acı demek, bazen korku demek. Beklemek sadece bir fiil değil... Keşke olsaydı. Sevdiğimizi bekliyoruz, mutlu olmayı bekliyoruz, hayatın bize bir sürpriz yapmasını bekliyoruz, " her şey güzel oldu işte " demeyi bekliyoruz bir de en çok ölümü bekliyoruz ama kimseye diyemiyoruz bazen öyle alışıyoruz ki onu beklemeye, unutuyoruz. Çoğu zaman beklerken yitip gidiyoruz ama fark etmiyoruz. Her bekleyiş eksiltiyor bizi, dışarıdan bakınca dünyanın en umut verici şeyi olan beklemek içten içe bizi yiyor. Bunlara rağmen bekliyoruz. Birileri yada bir şeyler için tükenmeyi göze alarak, olmayacak dualara amin diyerek, hayaller kurarak, "biliyorum"lu cümleler kurarak bekliyoruz. Her neyse işte. Bekliyoruz... Bekliyorum...<br />
<br />
"Ben seni beklerim. Bir saat de beklerim, bir ömür boyu da beklerim."
İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5240718206260486864.post-54931490464682579672012-08-30T21:17:00.000+03:002012-08-30T21:27:41.837+03:00Korkma, ben varım...<br />
<br />
Her şeye rağmen yanındayım ve tutacağım ellerini. İstersen hiç bırakmam... Yanında bir başkasının olmasını istersen sorun değil, ben beklerim seni. Düştüğünde tutabilmek için... Yeter ki gözlerin gülsün onun yanındayken. Eğer seni terk ederse ben yanında olacağım ve yaralarını saracağım, sen istediğin sürece.<br />
<br />
Korkma, ben varım...<br />
<br />
Koruyacağım seni tüm kötülüklerden, insanlardan. Elini uzatman yeterli... Hadi, ver elini bana. İncitmeyeceğim seni. Geçmiş, geçmişte kalsın sen gel benimle. Söz sana sileceğim gözyaşlarını ellerimle. İstediğin her sözü verebilirim sana, hiçbirini laf olsun diye söylemem ama merak etme. Benim isteğim sensin, senin iyiliğin... Bak hadi gözlerime.<br />
<br />
Korkma, ben varım...<br />
<br />
Canını yakanlar kadar güzel cümleler kuramam belki sana, ama kalbimi açarım sonuna kadar, korkmadan... İstediğin kadar geri plana at beni, dedim ya yeterli hayatında olmak. Sadece şimdilik ver elini ve mutlu et beni. Mutluluk, adınla hecelensin dudaklarımdan...<br />
<br />
Korkma, ben varım.<br />
<br />
Yalnızlığı sil dünyamdan, bunu sadece senin varlığın yapabilir. Güzelleştir dünyamı, bunu yalnız senin ellerin yapabilir. "Bana ne olacak?" deme, korkma. Yanında kalacağım ölünceye dek sevgili.<br />
<br />
Korkma, ben varım...<br />
<br />
Eğer gidersen ben kalırım bıraktığın yerde. Kalbim gelir peşinden merak etme... Tek bir isteğim var senden sevgili hatıralarını bana bağışlar mısın gitmeden?<br />
<br />
"... Ama korkma ben varım, hatıraların en güzel tarafı, onları sizden kimsenin alamayacak olması. Ben varım, sen hatıralardasın artık benim için. Hatırlar benimle, sen benimlesin. Git gidebildiğin yere.<br />
<br />
Korkma ben varım, varlığım varlığına armağan."İremhttp://www.blogger.com/profile/10034378456523683353noreply@blogger.com0