22 Nisan 2013 Pazartesi

Sessizlik...

Ait geceye...

Sabah yakın. Güneş doğmaya başlayacak doğudan ve gece olmasına rağmen kapalı olmayan perdelerden ışık girecek içeriye. İki kişi var koltukta. Konuşmuyorlar. Dudakları mühürlü, dudakları yalanlara gebe. Tek gerçek gözlerinden akan ve birbirlerinden sakladıkları göz yaşları. Korkuyor kadın, dizlerini karnına çekmiş, titriyor... Adam bacağını sallıyor sürekli, korkuyor. Gece bitmesin diye yalvarıyor içinden.

Sessizlik...

Ait dünyada kalmış yalnızca o iki kişiye...

Diğer insanlar ölmüş sanki. İçlerindeki bazı şeyler gibi. Umutlar gibi. Daha önce yeryüzünde yaşanmış hiçbir dert onlarınki derdinden önemli olmamış gibi. Korkuyorlar, olanların hiçbir şekilde değişemeyeceğini biliyorlar. Biri bozmalı sessizliği, biri isyan etmeli, biri hıçkırarak ağlamalı sessizce değil! Nefesler sıcakken, onların benliği tamamen o odadan uzaklaşmadan konuşmalı biri.

Sessizlik...

Ait çaresizliğe...

İlk isyan eden o oldu, "adam". "Öldürürüm" dedi ve durakladı. "Senin yaşaman için gerekirse önüme çıkan herkesi öldürürüm. Senden başka gözümdeki herkes zaten ölü. Bir kurşun da ben sıkarım, hepsi bu. Yaşayacaksın. Gitme evimizden." Dudaklarında gebe olan yalan çıkmıştı ortaya "yaşayacaksın". Yaşamayacaktı kadın. Ölüm yakındı, sıcaktı, elleri kadının saçlarındaydı. Sevgiyle gülümsedi kadın, yalan söyleme sırası ondaydı. "Böylesi daha iyi ikimiz için de. Sonuç ne olursa olsun buna tanık olmanı istemiyorum. İyileşirsem geleceğim yanına, lütfen ağlama."

Sessizlik...

Bozuldu şimdi yalanlarla...

İkisi de biliyordu kadının gelemeyeceğini, ikisi de biliyordu umut olmadığını, ikisi de söylüyordu inanmak istediğini. Ölüm gülüyordu... Şarkısını mırıldanıyordu, onlar duyuyordu ama sesi bastırmaya çalışıyorlardı, olmuyordu... Güneş göstermeye başladı kendisini, kadın bacaklarını indirdi yere bastı. Uyuşuk parmakları isyan etti kadının yalan söyleyen dudaklarından daha çok. Ve dedi, "veda vakti." Gözlerini yerden ayıramadı  bir süre adam ve "gitme" hecelendi dudaklarından, göz yaşları ona eşlik ederken. "Beni öldürme. Bizi şimdi öldürme."

Sessizlik...

Bazı anların en güzel ve şuan işe yaramayan şarkısı...

Dinlemedi kadın, kalktı ve aldı o çok sevdiği beyaz montu, giydi. Edilecek en kötü vedayı etti, kapı önündeki valizi aldı ve kapattı kapıyı. Adam hiçbir şey yapamadı. Kapının kapanması ile hayali bir silah öldürdü onu. Dünyadaki tüm insanları öldürdüğü gibi. Kadın yürüdü ölüme, adam yürüdü ölüme...

Sessizlik...

Şimdi hakim bir ölünün "yaşam" sürdüğü eve...

-Gerçekten ölünceye dek.