29 Ekim 2012 Pazartesi

Yollardayım, ezberliyorum kaldırımlardaki her bir taşı. Yağmur ıslatıyor yanaklarımı, benim akmayan gözyaşlarıma karşılık. Biraz da sarhoşum, sendeliyorum. Arada kahkahalar atıyorum, söylediklerin geliyor çünkü aklıma. Hiç gitmeyeceğim deyişlerin geliyor. Ama bak şimdi gittin, ben ise yollardayım. Yürüyorum boşluğa doğru, içimdeki zehri kusmaya çalışıyorum. İçkileri kendime ilaç eylemeye çalışıyorum. Ama olmuyor, hiçbir şey iyi gelmiyor. Her şey kabus gibi. Gündüzler gündüz değil, geceler gece değil. Çok sevdiğim gün ışığından kaçar oldum, odama giren güneş ışığını yeni bir umut olarak adlandıran ben artık kaçıyorum. Her şeyi 5 saniye önce yaşamışım gibi hatırladığım için hafızama lanet ediyorum. Sızdığım anlarda rüyalarımda tekrar tekrar gidişini görüyorum, çok bunaldım. Kaçıp gitmek istiyorum ama nasıl ederim bilmiyorum. Hiçbir yere ait değilmişim gibi hissediyorum, kendime bile ait değilmişim gibi. Giderken her şeyi yakıp yıktın sanki. Oturduğum ev benim değil, geceleri yatıp uyumaya çalıştığım yatak benim değil, aynada gördüğüm çökmüş yüz bile benim değilmiş gibi. Sen gittin ve her şey tükenmeye, herkes ölmeye başladı. En başta da ben öldüm, en başta da ben...

28 Ekim 2012 Pazar



Çok uzaksın. Ellerindeki o eski sıcaklık yok, tutamıyorum. Gözlerinin içine bakarak hayat bulamıyorum artık, buna izin vermiyorsun. Artık konuşamıyoruz bile. Sözcükler de öldü aşk gibi. Yan odada olmana rağmen aramızda kilometreler var sanki. Aynı evde yaşayan yabancılara dönüştük. Ne komik değil mi?.. Bir saniye benden ayrı kalamayan sen, hapsediyorsun kendini dört duvara yüzüme bile bakmıyorsun. Bir saniye senden ayrı kalamayan ben şimdi senin yokluğuna alışmaya çalışıyorum. Sana diyemediklerimi satırlara döküyorum. Bir şeylerin değişmesi için yalvarıyorum sürekli Tanrı'ya. Senin uzaklaşmanla kötüleşiyor her şey, elini çektiğin her şey kuruyor. Ben de kuruyorum görmüyorsun, dünden beri ne kadar değiştiğimi fark etmiyorsun. Yarın daha da değişeceğim ve böyle böyle bir gün hiç tanıyamayacağın birine dönüşeceğim. Ve o gün her şey için çok geç olacak. Sen gelsen de tekrar, ben kurumuş olacağım. "Korkma, ben varım" demiştim sana, ben varım sen yoksun. Ne yapacağımı bilemiyorum. Sen yoksun sanki hiç olmamışçasına. Bir rüyayı yaşamışımcasına yoksun. Ne yapacağımı bilemiyorum, sen yoksun...

26 Ekim 2012 Cuma

Gidiyorsun, ellerin ellerimden kayıp gidiyor. Yakın zamanda geleceğim diyorsun ama "yakın" yakın değil, bunu bilmiyorsun. Bir araba alacak seni ve götürecek uzaklara, yollara kokun yayılacak. Başını bu gece benim omzuma değil de arabanın soğuk koltuğuna koyacaksın. Saçların önüne gelecek ve sinirli bir şekilde düzelteceksin onları, ben bunları kaçıracağım. Geleceğin güne kadar çok şey kaçıracağım, düşüncesi bile acı veriyor. Şimdiden yalvarıyorum Tanrı'ya zaman çabuk geçsin diye... Sen giderken kapatacağım gözlerimi ve benden uzaklaşmanı izlemeyeceğim, özür dilerim sevgilim o kadar dayanıklı değilim. Eve girdiğimde yine şarkılarımızı dinleyeceğim, sen varmışsın gibi oturacağım koltuğumuza. Belki biraz da ağlayacağım, ama kızma bana. Daha önce hiç ayrı kalmadık ki, alışmadım ki yokluğuna. Sen gelene kadar her şey duracak yerli yerinde, geldiğinde her şeyi bıraktığın yerde bul diye. Ben de olacağım bıraktığın yerde, gitmeyeceğim hiçbir yere. Ölüm gelene dek olacağım bıraktığın yerde ve seveceğim seni. Ölüm gelene dek seveceğim seni...

20 Ekim 2012 Cumartesi

Çok zor.

İnsanların gözlerine bakıp da hiçbir şey yokmuş gibi gülümsemek... "İyiyim, bir şeyim yok" demek. Çok şeyim var oysa. Çok fazla zehir var damarlarımda. Yalnızım ben. Kimse yok yanımda. Kavramlar bomboş. Dolmuyor. O kavramları dolduran kişileri gördükçe daha da artıyor zehir. Daha da öldürüyor beni. Sarılıp ağlayan bir baba kızı gördüğümde ölüyorum, gülen bir baba kızı gördüğümde tekrar ölüyorum. Kıskanıyorum tüm babası yanında olan kız çocuklarını. Benim babam bana hiç içten sarılmadı, beni zehirledi ve bıraktı. Çöp gibi. Yalnız kaldım, korktum herkesten. O beni bıraktıysa kim bırakmazdı ki? Kim sarılırdı bana? Babamla gitti güven duygum, geri geldi şimdi babam ama ne zehir gitti ne güven duygum. Her şey hala çok kötü. Her sarılan baba kızı gördüğümde acıyor içim. Çok şey kaçırdım, çok şey kaybettim. Hala da kaybediyorum. Hala zehirleniyorum. Çokça acı var, dinmiyor. Ne kadar istesem de dinmiyor. Korkuyorum. Birine güvenemeden ölmekten korkuyorum. Birine içten gülümseyemeden ölmekten korkuyorum. Bir baba kıza gülümseyerek bakamamaktan korkuyorum. Çok korkuyorum.

10 Ekim 2012 Çarşamba

Cam bir fanusa hapsettim kendimi. Herkesi izliyorum, dinliyorum ama onlardan ayrıyım. Ne ben onlara dokunabiliyorum, ne de onlar bana. Birileri dokunsa yarama çare olacak belki ama istemiyorum. Beni duymasınlar diye çıt çıkarmıyorum, çöküyorum bir köşeye dinliyorum. Yalanları, kahkahaları, acıları... Ben nasıl kalabalıktan uzaklaştım diye düşünüyorum. Korkularım yüzünden mi kaçtım? Olabilir. Yada her neyse. Kaçtım işte. Şimdi cam fanusun içindeyim, izliyorum öylece. Hayatı. Doğru düzgün yaşamayı beceremediğim şeyi izliyorum. "Yaşamasaydım tüm yaşadıklarımı ben de kalabalığın içindeki fark edilmeyen seslerden biri olabilir miydim?" diye çok soruyorum kendime. Her seferinde "ben, şimdiki ben olamazdım" ile bitiyor yanıtlarım. Sorulara verilen yanıtların son cümlesi çok basit oluyor genelde ama oraya varana kadar bir sürü şey ölüyor içimde. Bir sürü şey yorgun düşüyor. Kimseyi istemiyorum, kimse de beni istemiyor zaten. Herkesin var bir acısı, boşluğu sadece doldurmak için başkalarına gülümseniyor işte. Ben yapamıyorum, çok yoruldum. Cam fanusun içinde dinleniyorum. Nefesimin oluşturduğu buğu ile yazmaya devam ediyorum, her şeye rağmen hala nefes alıyorum.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Adamdan Kadına

Yakın gözüksen de ne kadar uzaksın bana... Söylemediğin şeyler var, hissediyorum. "Seviyorum" diyorsun bana, "Seni seviyorum" diyorsun. "Hiç olmadığım kadar dürüstüm" diyorsun ama saklıyorsun bir şeyleri, saklanıyorsun ve unutamıyorsun geçmişi. Unutamadığın kelimelerinden belli, hala geçmişe sarhoşsun sen. Geçmiş günlerin gelmeyeceğini biliyor ve acıyla sarılıyorsun bana. Yakınımdayken uzağım oluyorsun. Ellerim seni arıyor her şeye rağmen, bak işte sana sarhoş olmuşum ben de. Seninle olan geleceğe sarhoş olmuşum. Senin geçmişe olduğun gibi... Yol aynı, sen aynı, bir ben farklıyım. Manzarayı bozuyorum belki. Ama her şeye rağmen buradayım bak, gidemiyorum. Sen gidince ışığı kaybedeceğim için, karanlıktan korktuğum için de değil tüm hücrelerim seni istediği için gidemiyorum. Sana bağlanmışım sanki görünmez bir iple, tutsağın olmuşum. Geçmişte yaşadığın güzellikleri yaşatamam belki sana ama tüm kötülükleri göğüslerim seninle. Sadece ver elini, gidelim. Süslü aşk sözcükleri istemiyorum senden, mutluluk vaatleri istemiyorum, "seni bırakmayacağım"lar istemiyorum. Kötü anlarda bile yanında olacağım diyorum sadece, elini vermen yeterli. Sessizliğin içindeki ses olman yeterli. Vazgeçme. Geçmişten vazgeç demem sana, sönmekte olan ışığından vazgeçme birlikte ayakta tutalım onu, birlikte güzelliğinde sarhoş olalım. Kokun sarhoş etsin beni bırak, elini ver ve başlasın her şey. Ne dersin? Benimle gelir misin?