2 Eylül 2012 Pazar

Hiçbir şey istediğim gibi olmuyor son zamanlarda. Önceleri de olduğu söylenemez. Yine yalnızım, yine kahvemle birlikteyim ve yine eşlik ediyor şarkılar. Ne zaman fazlası olsa, ne zaman tam güzel bir şey olacak gibi olsa mutlaka bi' yerden bir pürüz çıkıyor. Bir telefon geliyor mesela, duyduğum ses beni o an öldürüyor. Bazen de şımarıklık yapıyorum mesela, istediğim ilgiyi göremediğimden saçmalıyorum. Sanki karşımdaki bana ilgi göstermek zorundaymış gibi davranıyorum... Korkularım var çünkü, peşimi bırakmıyorlar. Her korkumun da bir adı var. Sıfatı değil... Ve bu durumda beni daha çok korkutuyorlar. Korkularımı biraz bastırabilsem bile bu sefer de  düşünceler bırakmıyor peşimi, hep boğazımda düğüm oluyorlar, beynimi kemiriyorlar... Sadece bir ses duymuyorum ben, milyonlarca ses var beynimin içerisinde. Ağlayan kadınlar, gülen çocuklar, çaresiz adamlar, unutulmuş yaşlılar hepsi beynimde ve susmuyorlar. İlaçlar içiyorum sussunlar diye, bazen işe yarıyor ama bu sefer yalnız kendimi duyuyorum ve korkuyorum. Yeni isimler çıkıyor ortaya, yeni düğümler oluşuyor boğazımda. Her insan gibi bazı şeyleri kendime itiraf etmekten korkuyorum. Anı yaşayamıyorum, mükemmel bir gün geçirsem ertesi gün "o günün acısı ne zaman çıkar ki?" diye düşünüp hesaplar yapıyorum. Uzun lafın kısası; ben toparlanamıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder