26 Temmuz 2012 Perşembe



"Ben çocukken o kadar sessiz ağlardım ki, bazen kendim bile fark etmezdim ağladığımı. Çoğu zaman gölgelere saklanırdım. İnsanların içine çıkınca da hep şirin, o başı okşanmak isteyen sevimli kız olurdum. Ben hep kendimi nasıl sevdirebileceğimi düşündüm, hiç kimsen yoksa kendini sevdirmek zorundasındır.

Babalarından şikâyet eden kızları can kulağıyla dinlerdim hep. Benim kavga edecek bir babam olmadı. Bana bağırıp çağıracak sonra da pişman olduğunda gelip ne diyeceğini bilemeyecek bir babam olmadı. Giydiklerime karışan bir babam olmadı. Okuduğum kitapları, seyrettiğim filmleri, dinlediğim müzikleri gizlice kontrol eden bir babam olmadı. Eve beş dakika geç kaldığımda başıma bir iş gelmiş olabileceğini düşünen bir babam olmadı. Erkek arkadaşım olduğunu öğrendiğinde dünyası yıkılan bir babam olmadı. Çevremin beni kötü yola düşürmeye çalışan adamlarla dolu olduğunu düşünen bir babam olmadı.

 Bütün kızların vardı, kavgalı olduğu bir babası ve hepsi bütün o kavgalardan sonra dönüp dolaşıp yine barışmışlardı babalarıyla. Birbirlerini anlamış, her şeyi affetmiş, eski günlere dönmüşlerdi. Çünkü bir kızın kalbi her zaman babasına aitti, babanın kalbi de kızına. Benim hiç kalbim olmadı..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder