11 Temmuz 2012 Çarşamba

Bazen hasret kaldığım bir tebessüm şekil alıyordu dudaklarımda. Yıllardır içimde büyüyen boşluk sanki bir parça kapanıyordu. O saçma bulduğum güven duygusu yeniden çalıyordu kapımı. Her seferinde hem üşeniyor, hem korkuyordum kapıyı açmaya, çünkü açtığımda her şey değişecekti biliyordum. Sonunu da biliyordum hatta, hüsran... İnsanlar farklı, sözler farklı, davranışlar farklı, hikayeler farklı olabilirdi elbet ama son hep aynıydı. Ya ben sevemiyordum karşımdakini, ya karşımdaki sevemiyordu beni. Bazen indiriyordum gardımı, başlıyordum bazılarını sevmeye hepsini farklı yerlere yerleştiriyordum kalbimin odalarında. Küçük bir çocuğun oyuncağını kaybetmekten korkması gibi korkuyordum ben o kalbimin odalarına koyduğum insanları. Çoğuna söylediğim, sorduğum şeyler hep aynıydı belki, ama hepsi de o anın güzelliğini, o kişiyi kaybetmekten korktuğum içindi... Her kişi için duyduğum korku parmaklarım kadar, bulundukları odalar kadar farklıydı birbirinden. Çocukluğumdan beri kaybeden biriydim ben. Her geçen gün artıyordu kayıplarım, hala da artıyor zaten... Kayıplarımı engellemek için saçma sapan sorularda, sözlerde arıyordum belki teselliyi. "Bak, düşündüğün gibi değilmiş." diyordum kendime istediğim cevap geldiğinde, küçük bir çocuğu avuttuğum gibi avutuyordum kendimi. Şekerle avunma yaşını geçtiğimden beri bunu yapıyordum hep, hiçbir şey elimde değildi ki... Elimde olacak mıydı ondan bile bihaber yaşamaya çabalıyordum işte. Bir gemi bekliyordum ben ve "o gemi gelecek!" diyordum. Belki dünyanın diğer ucundan, belki yarım saatimi harcayarak ulaşacağım bir mesafeden... "Biri gelecek o gemiyle birlikte" diyordum "o gemiyle birlikte biri gelecek, yaralarımı saramayacak belki ama gelecek ve varlığı benim için bir mucize olacak. O gün inanmaya başlayacağım mucizelerin varlığına." diyordum.  Hayattaki her şey mucizeydi ama onları bile görmezden geliyordum. Her şeyin gördüğümden farklı olduğunu, daha güzel olduğunu düşünüyordum. Artık gözümde bu anlattıklarımın değiştiğini, aynı olmadığını düşünmeyin, hala aynıyım ben. Ne ileri gidiyorum ne geri... Hala aynıyım... Arada bir dilek tutuyorum ve sayıyorum sonsuzdan geri... Saymam bitmeden her şey, herkes kayıp gidiyor avuçlarımdan, yakalayamıyorum, tıpkı dileğim gibi... Hala uslanmıyorum, kalbimin odalarını dolduruyorum korkusuzca, sonra korku kaplıyor beynimi, kalbimi, tüm bedenimi... Hala uslanmadım ve hala aynıyım... Rüzgarın savurduğu bir yaprak gibi yaşayacağım ve o uslanmayan çocuk olacağım...

6 yorum:

  1. İtalik olmayınca daha iyi olmuş bence, sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazı karakteri önemsiz benim için. Yazı anlatmak istediklerimi en iyi şekilde yansıtsın yeter. Ama bu da iyi :)

      Sil
    2. İçerikten bahsetmediğimi düşünüyorum:)

      Sil
    3. ben de bahsediyorsunuz demedim ki. Demek istediğim "duygumu en iyi şekilde yansıtsın da yazdığım; stili italikmiş, normalmiş, kalınmış önemsiz" Başka bir deyişle; "yazı stilimle ilgili değil, yazımın içeriği ile ilgili yorumlar ve benim duygularım önemli" :)

      Sil
  2. "O gemi gelecek!" Kalemine, yüreğine sağlık 'tatlı' İremim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O gemi gelsin! :) Seni seviyorum "tatlı" Rüya'm. :)

      Sil