4 Temmuz 2012 Çarşamba

Çok savunmasız hissediyordu bugün kendini. Birinin dizlerine yatmak, saçlarının okşanmasını istiyordu. Bir parça güvende hissetmek istiyordu. Uzun zamandır hissetmediği için unutmak üzereydi birine yada bir şeye güvenmenin verdiği o güzel hissi. Acabaları ve keşkeleri vardı sadece kalbinde ve beyninde. "Bırakacağım her şeyi bir yana, düşünmeyeceğim" diye çok kavgalar ediyordu kendiyle ama her seferinde mağlup oluyordu. Bırakmıyordu, düşünüyordu... Düşündükçe dibe batıyordu, düşünceleri bir bataklıktı sanki çırpındıkça daha çok batıyordu. İkiye bölünmüştü sanki. Bir yanı geçmiş ve bir yanı gelecek. Geçmişte acıları ve özlemleri, geleceğinde ise gerçekleşmeyeceğine inandığı ama bir türlü de çöpe atamadığı hayalleri... Hayalleri olmadan nasıl yaşardı ki bir insan ona göre. Bazı geceler sırf rüya görmek için giderdi yatağına. Başını yastığına koyduğu an iç hesaplaşmasından kurtulmak için hayaller kurardı. Hayalleri onun kurtarıcısıydı. Bazen beyazlar içerisinde bir kumsalda hayal ederdi kendini, ayakkabıları elinde, ayaklarına çarpan dalgaları hayal ederdi, saçlarının rüzgardan uçuşunu ve onları düzelttiği anı hayal ederdi. Bazen de her şeyin çok güzel olduğu anları yani gerçekleşeceğine ihtimal vermediği şeyleri hayal ederdi... Küçük bir kız çocuğu kadar savunmasızdı bugün, tek farkı ağlasa bile istedikleri olmayacaktı, olamayacaktı. Kendini bildiği andan beri hiç kendisi olamamıştı. Hep o sevilmek istenen, kendini herkese kapatan, ağladığı zaman duyulmasın diye sessiz ağlamaya alışan bir kız olmuştu. Kimse ağladığını fark etsin, ona acısın istemezdi. Geçmiş köprüsünden uzaklaşıp gelecek köprüsüne adım atıyordu her gün, ucunda ışık olmayan bir köprüye; böyle tanımlıyordu yaşamayı. Geçtiği her an bir tahta düşüyordu denize köprüden "ya ben de düşersem?" diye korkuyordu ama yürüyordu, yürümek zorundaydı. Bir yandan ölümü istiyordu, bir yandan da korkuyordu. Doğru zamanı bekliyordu da diyebiliriz. Aslında çok defa ölmüştü zaten, çok defa... Fotoğraflara baktığında, umudu kalmadığında, her şeyin berbat olacağı düşüncesi ile savaştığında, hak etmediği şeyler yaşadığında, hiç beklemediği insanlardan beklemediği sözler duyduğunda, terk edildiğinde, terk ettiğinde... Hep ölmüştü. Bedeni ve ruhu birbirinden ayrılmamıştı belki ama yaşadıkları dünya üzerindeki ölümdü. Yaşadığı her gün köprüden denize bir tahta daha düşürmeye ve ölmeye de devam edecekti, bir daha çocukluğundaki kadar güzel gülemeyecekti çünkü... Kendisiyle kavga etmeye devam edecekti, hayal kurmaya devam edecekti, bataklıkta batmaya devam edecekti, o sevilmek istenen kız olmaya devam edecekti, hem ölümü bekleyecekti, hem ölecekti, üstelik yaşarken...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder