27 Temmuz 2012 Cuma

Bazen yüksek bir tepeye ulaşıyorum sanki, sonra bir adım daha atıyorum ve düşmeye başlıyorum. İyi geliyor ilkten, sonra sertçe çarpıyorum bir yere... Onu hissediyorum, acıyı. Beynimin her hücresiyle birleşiyor ve sevişmeye başlıyor önce beynimle sonra da tüm bedenimle. Zevk vermiyor, acıma acı ekliyor. Anlık değil üstelik hiçbiri... Başlangıç ve sonlar canlanıyor gözümün önünde, kulaklarımda "nasıl bu hale geldim?" soruları yankılanıyor. Bedenim uyuşuyor ve kaskatı kesiliyor acıdan, konuşamıyorum, bakamıyorum, baksam da göremiyorum. Acı beni ele geçiriyor... Nerede ve ne olduğumun önemi kalmıyor. Düşüncelerim kalıyor sadece, onlara yüklediğim anlamlar kalıyor. Acının verdiği etkiyle mi neyle bilemiyorum, olaylara inanılmaz anlamlar yüklüyorum. Bir adam diyor ya "Babamın öldüğü gün birine aşık olmuştum" diye, ben de babamın benim için öldüğü gün aşık olmuştum işte. O aşık olduğum anı hatırlıyorum mesela, sonra o adamın beni iyileştirdiğini hatırlıyorum, bir süre sonra beni öldürdüğünü hatırlıyorum gidişiyle... Arkasından ağladığımı hatırlıyorum, üzüldüğümü falan. O acı haliyle bunları düşünüyorum ilk sonra soruyorum kendime "o olmasa babanın ölümüne dayanabilir miydin?" diye, ağzımdan bir çırpıda "hayır" çıkıyor, kabulleniyorum olanları yavaşça, yıllardır yapamadığım şeyleri yapıyorum acılarıma sarılmak gibi, olaylara inanılmaz anlamlar yüklüyorum... Yaşamak için, yaşayabilmek için tanımı garip şeylere sarılıyorum, acılarıma sarıldığım gibi. Bir başka adamın dediği gibi "acılarımı kendim seçiyorum" anlamlarını da seçtiğim gibi. Şikayet etmiyorum acılarımdan ve anlamlarımdan, hatta kendimden... Şükrediyorum sadece sahtelikleri değil de gerçekleri yani acıları seçtiğim için, olaylara anlam yükleyip bir nebze de olsa yaşamak için sebep yarattığım için, şükrediyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder