28 Temmuz 2012 Cumartesi



Her şeye uyacak soru kalıbını kullanıyorum ve bundan vazgeçemiyorum. "Neden?". "Neden beni seçmedi?" diye soruyorum kendime, "Neden beni önemsiz bir eşya gibi bırakıp gitti?", "Neden beni sevmedi?", "Neden başkalarının yanındayken beni çok severmiş gibi davranıp sonra yüzünü astı?", "Neden bana verdiği sözleri tutmadı?", "NEDEN?" her defasında değerimi kaybediyorum bunları düşündüğüm anlarda, yani sürekli... Gerçek olmama rağmen, kendimi acılarımla -sanki bir tutkalmış gibi- yapıştırmama rağmen eksiliyorum günden güne. Ne olursa olsun birleşmiyor parçalarım. Başkalarından alıyorum özelliklerimi artık, onlara benziyorum.  Onların gerçeklerini kendi gerçeklerim belliyorum. İnanıyorum çünkü gerçekliklerine, her zaman yapamıyorum ama bazılarına inanıyorum işte, sahtelik olmayan görüşleri alıp, harmanlayıp kendimi değiştiriyorum günden güne. "Kimse bana "sahte" demesin, sizden daha gerçeğim en azından" diyebiliyorum insanlara. Bazen değişemiyorum Sözde İrem oluyorum, sorular içinde boğuldukça başkalarına sığınıyorum. Bir gün gideceklerini bile bile, benim onlara muhtaç olduğum kadar onların bana muhtaç olmadığını bile bile... Sözde İrem bile olsam, her şeyden korksam bile yine acılara yürüyorum ve hayatımın yeni döneminde acılarımı kendim seçiyorum. Bazen izlediğim filmlerde, dizilerde olan karakterleri ben yapıyorum, onların özelliklerini alıyorum. Şule* oluyorum bazen mesela. Bakıldığında hayat dolu ve kendi ayakları üzerinde durabilen, gülen, insanlara akıl veren kız yani, derinine inince acılarıyla bütünleşmiş biri. Eksilmiş biri... Eksilmesi berbat şeyler yapmasına sebep olmuş biri. Onun cümlelerini döndürüyorum kafamda, onun hareketlerini getiriyorum gözlerimin önüne... Bazen Sözde İrem oluyorum. Herkese yıkılmaz havası veren, hiçbir sorunu yokmuş gibi sürekli gülen, güldüren... Bazen de gerçekten İrem oluyorum. Yıkıldığını saklamayan, günden güne batan, acılarıyla sevişen ve acıyı iliklerine kadar tadan, sahtelikten uzak kalan, bazı duygularını yitirmiş ve eksilmiş, her şeyi kabullenmiş... Bu gece "gerçek İrem'im" mesela. Sözde İrem'le kavga ettim. "NEDEN?" diye sordum hep ona cevap vermedi... Yıkılmaz gözüküyor ama o bir korkak, her şeyin daha berbat olacağından korkuyor, acılara yürüyor belki ama rollere sığınıyor, insanlara sığınıyor acılarını seçse de sahtelikle onlara ilerliyor. Konuşuyorum onunla, bir süre rahatlıyor ama yine korkuyor. Nasıl düzelteceğim onu bilemiyorum, bana katılmazsa gitmesi gerek ve ben onu nasıl göndereceğimi bilmiyorum. Her şey cevapsız milyonlarca sorumun kaynağına dayanıyor. Ne mi? "NEDEN?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder