31 Mayıs 2012 Perşembe

Baharın son günlerini yaşıyordu küçük kız ama elleri buz gibiydi. Düşünüyordu, düşündükçe daha çok dibe batıyordu. Neden terk edilmişti sevdikleri tarafından? Neden şimdi kimse ellerini ısıtmıyordu şimdi? Düşündükçe daha da soğuyordu elleri, kanı çekiliyordu sanki. Yaşıtlarından farklıydı çünkü yaşına göre yaşaması gereken şeylerden çok ama çok daha fazlasını yaşamıştı. Nasıl bu durumdan kurtulacağını düşünüyordu. Ölümü düşünüyordu bazen, ölümünü... Bir yandan da korkuyordu. Birkaç kez denemişti kendisini öldürmeyi ama yapamamıştı. Dedim ya korkuyordu. Tanrı'yı seviyordu onu kızdırmak istemezdi. Geride arkasından ağlayan insanlar bırakmak istemezdi. Bu konuda bile kendinden çok diğer etkenleri düşünüyordu. İstediği çok değildi ki. Sıcak bir aile, sağlık, mutluluk, huzur... Aslında çoğu insan isterdi bunu kimisi laf olsun diye söyler daha çok başka şeylerin hayalini kurardı. Ama bu küçük kız yaşadığı şeylerden dolayı en çok bunları istiyor, bunları diliyordu. "Mutlu olalım, bir arada olalım ben aç kalmaya da razıyım" diye geçiriyordu içinden. Her şeye rağmen masumdu küçük kız olanlar yüzünden hiç isyan etmemiş, zamanla kabullenirim diye düşünmüştü. Kabullenememişti ama masumluğunu ve sakinliğini hep korumuştu. Bir tek içindeki sevilme isteğini bastıramamıştı. Kim ona ilgi gösterse, güzel bir şey dese o kişi tarafından sevilmeyi istiyordu. Hiç kimseye güvenemiyordu, güvenmek istiyordu. Koşulsuz güvenmek... Asla terk edilmemek istiyordu ama hep terk ediliyordu, içindeki o umutları gözlerindeki ışık gibi sönüyordu. İçinde büyük bir boşluk vardı her gidenle daha da büyüyordu ne yapıyorsa kapatamıyordu. Sadece tek bir desteği vardı. O olmasa ne yapardı? İyi ki vardı, iyi ki onu terk etmemişti. Bir gün terk edecek diye ödü kopuyordu ama kızın. Kim miydi o desteği? Annesiydi... Onun meleği, en büyük sevinci, yanında bir nebze de olsa huzur bulduğu tek varlık... Sarıldığı anlar hiç bitmesin istiyordu. Kimseciklere anlatamıyordu derdini. Düşüncelerinde boğulmaya devam ediyordu. Nefes alamaz gibi oluyordu bazen boğazındaki düğümler yüzünden. Hiç sevmiyordu boğazındaki düğümleri, nefret ediyordu onlardan. Gittikçe büyüyüp daha çok canını yakıyorlardı. Eski fotoğraflara bakıyordu bazen "çocukluğum ne güzelmiş... ne güzel sarılmışız ne güzel severmiş beni..." diyordu. Bahsettiği kişinin ne adı, ne de sıfatı dökülüyordu dudaklarından. Fotoğraflara baktıkça sessiz sessiz ağlıyordu. Dolabına saklanıyordu. Daha önceleri korktuğunda saklandığı o küçük dolaba şimdi ağladığı zamanlarda giriyordu. Kimse ağladığını fark etsin, ona acısın istemiyordu çünkü. Herkes karşısında dimdik durmaya alışmıştı o. İçinde ne yaşadığını belli etmezdi iyi bir oyuncuydu kısaca. Gülümsemesi buruktu ama kimse fark etmezdi. Bazen kahkahalarla gülerdi, hıçkırarak ağlayamadığı için belki... Küçük bedeni acıları için çok fazlaydı ama ne yapabilirdi ki? Yaşaması gerekiyordu yaşayamadıklarını düşünerek. Bir gün bitecekti acıları ama ne zaman bilmiyordu. Susuyordu, özlüyordu, sahte gülümsemeleriyle etrafa bakıyordu; ışığı her gün biraz daha sönen o güzel gözleriyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder