6 Haziran 2012 Çarşamba

"Umurumda değil artık o." diyordu kadın. Bunu söylerken gözünden bir damla yaş akmıştı hemen sildi. "O artık umurumda değil nereye giderse gitsin, kiminle olursa olsun" diye tekrarladı. Kendine yalan söylemeyi deniyordu kendisini yalanına inanırsa herkes kolayca inanırdı çünkü, öyle düşünüyordu. Gidip en sevdiği köşesine oturdu, içinden hala "o umurumda değil" diyordu kendi kendine söylenirken bir yandan da olanları düşünüyordu ve olacakları... Geçen sene bu zamanlar ne kadar mutlu olduğunu hatırlamıştı kadın, sevdiği adamın yolunu nasıl beklediğini, saatlerce nasıl gülüp eğlendiklerini, onunlayken gecelerin ne kadar kısa olduğunu, yaşama bakışının bir anda nasıl değiştiğini, birlikte oldukları zaman sadece evrende ikisi varmış gibi oluşan o garip hissi hatırlamıştı. Sanki bu yeni sene her şeyi silmişti... Kadın şimdi, her zaman gözlerinin içi ışıldayan kadın değildi; gözleri dolduğunda biraz parlaklık oluşan gözlere sahip bir kadındı, adamda hiçbir şey değişmemişti yine o mükemmel gülümsemeye sahip olan adamdı, sadece kadına dair her şeyi hayatından silmişti. Silmek kadın için kolay değildi, nasıl silebilirdi ki onu? Her gün bir araya gelmeden duramayan iki insan şimdi iki yabancı gibiydi. "Gibi" denmesinin sebebi kadının hala eski günleri özlemesi idi, kabullenemiyordu bir türlü adamın hareketlerini. Onca yaşanandan sonra nasıl onu yabancı olarak görebilirdi ki? Ortada hiçbir sebep yoktu yabancı olmaları için "neden?" diyordu sürekli kadın, "neden böyle oldu?". "Birbirimize söz vermemiş miydik?" diyordu. Evet, söz vermişlerdi birbirlerine. Adam, kadına "hiç gitme her zaman yanımda ol" demişti kadının zaten hiç gitmemeye niyeti olduğunu bilmeden. Ama şimdi adam gitmişti, verilen tüm sözlere ve kurulan tüm hayallere rağmen. Verilen sözlerin ve kurulan hayallerin kadını hayata bağladığını sanırım fark edememişti adam, en azından kadın böyle düşünüyordu. Çok fazla soru vardı ve cevapları yalnız bir kişi de vardı. O kişi şimdi gitmişti. Uğruna onca fedakarlık yapılan adam gitmişti... Kalkıp kafasını dağıtmak amacı ile bilgisayarına yöneldi kadın sonra gözü bilgisayarının yanındaki adamın fotoğrafına takıldı içinden bir parça kopup gitmişti sanki, adamın onu umursamamaya başladığından beri kopan kaçıncı parçaydı sayamamıştı. Yavaşça ilerledi ve çerçeveyi ters çevirdi bir parça daha gitmişti şimdi... Fotoğrafın çekildiği an gözünde canlanınca bir parça daha... Gülüşü yankılandı kulaklarında ve şimdi bir parça daha... Olduğu yere yığılıverdi nefes almakta zorlanıyordu. Adam, bütün içini kaplamıştı kadının, öyle saf bir halde işlemişti ki içine her giden parça ile birlikte kadının benliği de gidiyordu. Gittikçe tükeniyordu... Boş boş bakmaya başlamıştı, gittikçe tükeniyordu... Ne yapacağını düşündü kadın. Buna bir şekilde son vermesi gerekirdi. Bir insan her şeyini kaybettikten sonra ne yapabilirdi? Ölümü düşündü ilk başta, mantıklı da geldi kadına. Nasıl yapacağını düşündü ilk önce banyodaki dolabında bir sürü ilaç vardı alabilirdi onları bütün acılarından kurtulabilirdi. İlaçları içip gidip uzanırdı yatağına ve uykusunda bu dünyadan giderdi. Tam kalkıp ilaçları almaya karar verdiği an tereddüde düştü kadın, uzun uzun düşündü. Her şeyi kaybetmişti belki ama kendini öldürecek kadar aciz olmadığına karar verdi zaten bir gün ölecekti her insan gibi o günü beklemeye ve o gün gelene kadar geçmişi düşünmemeye karar verdi. "Umurumda değil" dedi tekrar yaşayabilmesi için yalanlara alışmalıydı. Zor da olsa kalktı yığıldığı yerden yatağına doğru ilerledi öleceği günün bugün olmasını hatta şimdi uykusunda ölmeyi dileyerek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder