28 Ağustos 2012 Salı

Ardı ardına içiyordu içkileri, bardağın boş kalmasına hiç müsaade etmiyordu. Barmen sürekli içki doldurmaktan sıkılmış ve şişeyi yanına vermişti. Hoşuna gitmişti bu durum, şişenin içindekinin tükenmesini izlemekten zevk alıyordu "benim gibi tükeniyor işte, önce dağılıyor ve sonra bir başkası tarafından parçaları yutuluyor" diyordu. Yaşadığı tam olarak buydu. Her gün birileri onu dağıtıyor, o toparlanamadan da parçalarını midelerine indiriyorlardı. Düşünceleriyle savaşırken barmen "Müsaadenle abi" dedi ve adamın hiç elini sürmeyeceği kuru yemişi yavaşça bıraktı masaya "benden olsun." dedi, adam sadece kafasını sallayabildi sağ ol anlamında. Cevap vermedi çünkü içindeki zehrin yanlış yere dökülmesini istemiyordu, dokunmayacaktı kuru yemişe çünkü öyle bir gecede sadece içki yakabilirdi boğazını, düşüncelerinin tüm bedenini yaktığı gibi. Telefonu çaldı ama bakmadı. Kimse yanında olmamalıydı bu gece, kimse anlamsız bir şekilde yüzüne bakıp saçma sapan kelimeler sıralamamalıydı. Acı, yalnız yaşanmalıydı ve o yaşıyordu. Hem de iliklerine kadar... Hayatta yalnızca acısını yaşamayı becerebilmiş bir adamdı ve yaşadığını sadece acı çektiği anlarda anlardı. Onun için kimseyi istemezdi yaşadığı anlarda, aldığı her nefes ciğerlerini patlatacak gibi hissettirse de o anın tadına varmaya çalışırdı. Bu gece diğerlerinden daha farklıydı; pişmandı, yalnızdı, acı doluydu. Yirmi altı yıl yaşamış, hemen hemen her şeyi öğrenmişti ama sadece pişmanlık ve acı nedir bilmeden yaşamayı öğrenememişti... Bir kadeh daha doldurdu ve kaldırdı havaya "acılara!" dedi ama kimse duymadı. O yudumladıkça içkiyi acısı da daha fazla yayıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder