15 Ağustos 2012 Çarşamba

Gecenin karanlığında bir asker gibi selam durmuşum yalnızlığımın önünde. Korkusuz ve başı dik bir şekilde. Ölümün nefesini hissediyorum ensemde, her zamankinden daha yakın ama korkmuyorum ikisinden de. Bir evladın ebeveynlerini kucaklaması gibi kucaklıyorum onları gecenin tatlı serinliğinde. Kaçmıyorum... Kaçamıyorum belki de, bilmiyorum... "Bilmiyorum". Ne oldu, ne oluyor, ne olacak bilmiyorum. Yalnızlığın önünde hazır ola geçmiş ve ölümün önünde başımı dik tutabiliyorum sadece. Hiç gelmeyecek emirleri bekliyorum, duruyorum. Usanmadan, şikayet etmeden. İzliyorum etrafı, gidenlere bakıyorum, bazen de beynimdeki fotoğraf albümüne bakıyorum her şey orada işte, beynimde... Oradan yayılıyor kalbime, tüm bedenime. Sonra fısıldamaya başlıyor yalnızlık, konuşuyor benimle. Ona kitleniyorum saatlerce, günlerce, haftalarca... Daha çok giden oluyor ve ben bakıyorum sadece. Dudaklarımı bile kıpırdatamıyorum "güle güle" demek için. Yalnızlığım gülüyor, sinsice ama bir o kadar da güzel bir şekilde. Önümde yalnızlık, arkamda ölüm. Tam ortadayım, hazır ola geçmiş bir şekilde. Yakında biri tamamen geçirecek beni ele...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder